Yerküremiz yaklaşık 20 yıldır yoğun bir değişim süreci yaşamaktadır. Yarım asır sürmüş Soğuk Savaş sona ermiş, Batı ve Doğu arasındaki gerilimler yerini Napoleon’dan Hitler’e kimsenin yaklaşamadığı kadar gerçekleşmeye yakın Avrupa Birliği’ne bırakmıştır. Dünya ekonomisi sınırların kalkıp yerini tek bir ekonomiye bıraktığı “küresel bir ekonomi” olmaya tarihin hiçbir zamanında olmadığı kadar yaklaşmıştır. Uluslararası finansal akımlar, dünya ticaret hacmi ve doğrudan yabancı yatırımlar tarihin hiçbir döneminde erişemediği hacimlere ulaşmıştır. Değişim sadece ekonomik boyutla sınırlı değildir. Teknoloji devrimi sayesinde bilgi neredeyse hiçbir sınır tanımadan akabilmiş, Internet’in yaşamımıza girmesi sayesinde bilgisayarlarımız tek bir ağın parçaları haline gelmiştir. “Zamanın ve mekanın daraldığı” bir dönem adını verdiğimiz bu sürece, farklı tanımlamalarla da ilişkilendirsek “Küreselleşme” diyoruz.
Çalışmamın temel amacı, söz konusu bu süreçte Türkiye’nin nasıl bir rolünün olabileceği sorusuna bir yanıt vermektir. Küreselleşmenin yukarıda belirtilen sayısız kazanımlarına karşın, kazanımların eşit dağılmamasından; bunun ötesinde sürecin kendisinin ülkeler arası ve toplumlar içinde eşitsizliklere yol açmasından dolayı bir çok negatif etkisi de bulunmaktadır. Çalışmamda sürecin bölüşümsel sorunlarının üzerinde özellikle durulacaktır. Bölüşümsel sorunların en önemli sonuçlarından biri demokrasileri tehdit etmesidir. Bu nedenle bölüşümsel sorunlar mevcut olduğu sürece demokrasinin kırılganlığını gidermek mümkün olmayacaktır. Küreselleşme çağında demokrasilerin yaşayabilmesi bölüşümsel sorunlarla doğrudan ilişkilidir.
Küreselleşme sürecinin Türkiye üzerindeki etkilerinin anlaşılması büyük önem taşımaktadır. Yirmi yıllık yakın tarihimizde ülkemiz hızla dışa açılmış ve bunun sonucunda bir çok bölüşümsel sorun ile karşı karşıya kalmış; bu sorunlar siyasi alanda süregiden istikrarsızlık olarak tezahür etmiştir.
Küreselleşen dünyada Türkiye’nin rolü bütün bu handikapları yenerek, laik, müslüman, demokrat bir ülke olarak diğer ülkelere örnek teşkil etmektir.