Herkes İçin İnsan Hakları projesi çerçevesinde, farklı illerde yapılan Anadolu toplantılarının ortak paydalarından biri katılımcı gençlerin tartışmaya geçmekteki ataletleriydi. Sunumlar tamamlandığında ortalığa bir sessizlik çöküyor, gençlerden ilk sorunun gelebilmesi için bir zaman geçmesi gerekiyordu. Bireysel özellikleri, eğitim geçmişleri, aileleri bu kadar farklı olan gençleri soru sormakta bu kadar atalet sahibi yapan faktör neydi? Daha önemlisi soru sormamakla, çok iyi bildiğimiz siyasal katılım düşüklüğü acaba aynı sebepten mi kaynaklanmaktaydı? Bir başka deyişle, Türk gençlerinin bazı kültürel kodları mı bu atalete yol açmaktaydı? Bu soruları yanıtlamaya çalışırken, aslında yanıta dair ipuçlarının elimizde olduğunu farkettik. Yaptığımız araştırmada Türk gençlerinin sadece yüzde 5’inin insanların genelde güvenilir olduğuna inandığını görmüştük.Türk toplumunun genelinde ise bu oran sadece yüzde 7’ydi ve 47 ülke arasında sondan ikinciydi. Keza, Türk gençleri arasında bir sivil toplum kuruluşlarına üye olanların oranı da kayda değer oranda düşüktü. Bu iki olgunun aynı anda gerçekleşmesinin bir rastlantıdan çok bir olayın iki farklı tezahürü olduğuna dair inancımız bu düşüncemizi sorgulamaya itti. Ve yaptığımız hemen bütün toplantıların öncesinde ya da sonrasında, ya da bireysel temaslarımızda gençlerin güvensizliğiyle katılım isteksizliği arasındaki ilişkiyi sorguladık ve neredeyse evrensel bir kuralla karşı karşıya olduğumuzu farkettik. Daha sonraları siyaset sosyolojisi literatüründen mülhem sosyal sermaye eksikliği adını verdiğimiz olgu gençleri siyasi ya da sivil (civic) herhangi bir katılımdan alıkoyuyordu. Dolayısıyla Türk gençliğinin katılım sorununu aşabilmenin yolu sosyal sermaye düzeyinin yükselmesinden geçiyordu.
Zaman içerisinde yaptığımız tartışmalar sonucunda bugün 18-24 yaş arasında olan en yaşlısı 1980’de doğmuş gençlerin yaşadıkları tarihsel dönemin sonucunda Türk gençlerinin birbirlerine güvensizliklerinin çok beklenebilir olduğu kanısına vardık. Bugün 24 yaşında olan gençler; 19912002 yılları arasında iki ekonomik kriz, ortalama yüzde 75 enflasyon, bir gecede yaşanan yüzde 300’lük enflasyon, hem ülkenin güneydoğusunda hem de büyük kentlerde gündelik yaşamın tam ortasında terör, binlerce kişinin hayatını kaybettiği iki deprem ve bunlarla elele giden gelecek kaygısı içeren bir ortamda sosyalizasyonlarını gerçekleştirmişlerdi. Ortak paydaları güvensizlik olan bu gençlerin diğerlerine güven duymaları ya da Ortega y Gasset’nin deyimiyle “dalgaların arasında ceviz kabuğu gibi sallanmak” yerine kendi kaderlerine hükmetme iradesini göstermelerini beklemek gerçekçi olmayacaktır. Çalışmanın ilerleyen aşamalarında görüleceği üzere bu açıdan bir fasit daire mevcuttur, her fasit daire gibi bu dairenin kırılmasının ipuçları da kendisinde saklıdır.
Türk gençlerinin sivil ya da siyasi katılım sorunlarının sosyal sermaye eksikliğinden kaynaklandığı yönündeki görüşümüzü daha detaylı olarak bu yazıda tartışacağız. Sosyal sermaye kavramını tanımı, içeriği, belirleyicileri ve toplumların yaşam kalitesi üzerindeki etkisinin tartışılmasının ardı sıra, “Herkes İçin İnsan Hakları” projesi çerçevesinde yapmış olduğumuz saha araştırmasının verileri kullanılarak Türk gençlerinin sosyal sermaye düzeyleri ile siyasal/sivil katılım düzeyleri arasındaki ilişki sergilenecek ve istatistiksel analiz yöntemleri kullanılarak test edilecektir.
Bu yazının ve yazı çerçevesinde sergilenen sonuçların bir başlangıç olarak algılanmalıdır. Türk gençlerin sosyal sermaye düzeylerinin daha detaylı incelenmesi, nedensel ilişkilerin karşılaştırmalı açılardan değerlendirilmesi ve bir araştırma gündeminin oluşmasında yarar bulunmaktadır.
Tam metin için: http://www.urbanhobbit.net/PDF/Sosyal%20Sermaye_emre%20erdogan.pdf